Ad-Soyad: Syrinx Aethra Rouvas
Karakter yaşı: 24 olmalı
İstenen Meslek: Büyüceşura Başhakimi
Örnek Rp: Rp başka yerde yapılmakla beraber renkelndiremediğim için üzgünüm.
Şaka yapıyor olmalıydı! Gecenin köründe güzel bir anı bölerek beni merdivenlerden aşağıya indirme zahmetine sokmuş kadın çok normal bir şey söylemiş gibi bana büyükbabamı soruyordu. Kaşlarımın birini incelerken ki gibi havaya kalktığını hissederek bakışlarımı kadının siyah cübbesinde dolaştırdım. Tek görünen yeri siyah saçları ve cübbesi ile oldukça tezat yaratan bembeyaz yüzüydü. İncelememi daha bitirememişken arkamdaki hırıltı Nefer’in kadından hoşlanmadığına işaretti. Nefer’in sesinden çıkarabildiğim kadının kötülük koktuğuydu. Bu yüzden omuzlarımı silkerek durumdan eğlenmem kaçınılmazdı. Karanlık kişiliğe sahip olması benim için bir sorun teşkil etmezdi. Büyükbabamın dediği gibi ‘ Ölüme ne kadar yakınsan o kadar güçlüsün.’ . Dudağımın içini ısırıp, incelememi bitirerek kadının sesini aynı derecede taklit edip konuşmaya başladım, bir o kadar donuk. “ Büyükbabam Mandel yirmi üç yıl önce öldü. Sizin gibi genç biri onunla ne işi olabilir ki?” Meraklı bir bakışla son bulmuş cümlelerim ve tekrar kadının gözleri içine baktım. Garipliklere alışık olan ben bile kadının gözlerinin rengi karşısında donup kaldım. İlk aklıma gelen onun vampir olduğuydu ama onun gözleri tanıdığım vampirlere benzemiyordu. Ne onlar kadar kızıl, ne onlar kadar siyahtı. İkinci kez Nefer’in sesini duyduğumda temkinli olmaya karar verdim. Karşımdaki kadın benim için bile fazla gibiydi. Kadının bakışları Nefer’e kaydı ve sesinde hiçbir duyguyu yakalamama fırsat vermeden söylenip gitti. “ Güzel Panter! Beni içeri davet eder misin?” Etmemeliydim ama kontrol bende değildi. Kapıyı kadının girmesi için açtım, Nefer geri çekildi. Onunda geri çekilmeyi kendi istediğine şüpheliydim. Elimle salonu işaret ettim. Kadın cübbesi ile önümde salınarak içeri girdiğimde bakışları büyükbabam Mandel’in portresinde takılı kaldı. Eğer bu kadın ölümsüzlüğü tatmamış ise onu tanıma ihtimali oldukça azdı. Olabildiğince sert tınıda gözlerimi kadının bedenine kilitleyerek konuşmayı devam ettirdim. “ Evimin salonuna giren yabancıyı sanırım tanıma şerefine ulaşabilirim.” Kadın bakışlarını üzerime çevirdiğinde ona çekinmediğimi göstermek ister gibi daha da yaklaştım. Donuk sesini yine üzerime salmakta gecikmemişti. “ Demek Cela’nın torunusunuz! Sanırım gözlerinizi ve çillerinizi ondan almışsınız.” Ellerimle gayri ihtiyari yüzümdeki çok yakından bakılmadıkça görülmeyecek çillerime dokundum ve kadın devam etti. “ Mandel’de benim bir emanetim olmalı, ismim Leitha!” O iki saniyelik anın hafızamdan silindiğine yemin edebilirim. Damarlarımdaki tüm kan çekilmiş, kendimi zorlukla yakınımdaki koltuğa bırakmıştım. Gözlerimi tekrar araladığımda kadının bakışları portredeydi. Ben ise büyükbabamın beş yaşındayken her gece anlattığı öyküyü tekrar hatırlamaya çalışıyordum. Gözlerimin önüne onunla son anı belirdi ve sevecen sesi kulaklarımda yeniden yankılandı.
‘ … Gün gelmiş iki sevgili ölümsüzlüğü farklı yollardan aramaya başlamış. Leitha sevdiği karanlığa gömülmeyi kurtuluş olarak görmüş ve yaşamını hatırlatan kalbini söküp çıkarmış. Genç adam ise karanlığı sevse de aydınlık gökyüzünden vazgeçememiş. İki sevgilinin yollarını seçimleri ayırmış ve zamanla genç adam yaşamanın en önemli anının ölüm olduğunu anlamış…’
Kalbini söküp çıkaran Leitha’dan bir daha bahsetmezdi öyküde büyükbabam. Tarif ettiği gibi karşımdaydı belki de öyküde ki kahramanım. Nefesimi sık soluduğumu fark ettiğimde hafızamdaki öykü yeniden canlanmıştı. Öyküde ki genç adamın büyükbabam olduğunu düşünmüştüm hep ve şimdi bunu doğrulayan biri vardı karşımda sormaya çekindiğim. Peki, emanet dediği kalbi miydi? Büyük bir ürperti sardı bedenimi ve Nefer içimdeki duygu selini hissettiği gibi ayakucumda belirdi. Başını okşadım onu rahatlatmak isteyerek, belki bende rahatlarım ümidiyle. “ Emanetinizin burada olduğuna emin değilim nasıl bir şeydi? “ Söylerken yalanımın inandırıcı olmasını bekliyordum. İki sene önce zorlukla çözdüğüm şifreyi hatırlayınca dudaklarımdan doğrunun dökülmemesi için yutkundum. Evin zindanların olduğu bodrumda özel bir oda keşfetmiştim. Odanın zindanların karanlığında bu derece parıldaması beni içeri sürükleyen ilk sebepti. İkinci ise ortasında koruma kalkanı bulunan ufak sandıktı. Sandığı bir sene boyunca kaldırmaya çalıştığımı hatırladım. Büyükbabamın gücünü sınamaktan vazgeçtiğim anda açılmıştı kalkan kendiliğinden. O an kalkanı oluşturan şeyin duygularım olduğunu anladım ve sandığın bana ait olmadığını kabullendim. Karşımdaki kadına ait olduğunu düşündüğüm şeyi ondan korumalıydım belki de. Gözlerimi gözlerinden kaçırdım ve kadının sesi ilk kez şiddetle evimde yankılandı. “ Onu buldun değil mi?” Tek yapabildiğim boyun eğerek baş sallamak oldu. Sanki bu davranışım her şeyi çözmüştü. Kadın hızla salondan çıktı ona gidiyordu. Aralarındaki bağın kuvvetini hissetmek için o kutuya dokunmak yetmişti. Nefer ile onun arkasından zindana inerken dünkü ilk dokunuşum onu uyandırdığını nerden bilebilirdim ki? Kendimi ilk defa çaresiz hissetmiştim. Aydınlık odanın açık kapısından girdim ve gözlerim Leitha ile buluştu. Sandığın üzerindeki sayıları keşfettiğimde açmaya cesaret edememiştim. Ama şimdi elime verse onu açıp yok ederdim. “ Şifreyi çözmüşsün; Cela! Sayıların kahini olmak güzel olmalı!”
Leitha sözlerini dile getirirken Kahinler derin sessizlikte onun yüzünü gördü.