Corrine Niobe Ravenclaw VI. Sınıf
| Konu: Corrine. Salı Ocak 19, 2010 7:12 pm | |
| <P> Corrine, bilmece çözmeyi sevenler için oldukça ilginç bir kız. Dışardan fazlasıyla gizemli gözüküyor, ama aslında taşıdığı büyük sırlar filan yok. Hani bazıları olur, öyle bir şey söyler ki, ona hayran kalırsınız... Hep böyle kişileri özenmesine rağmen Corrine, ne yazık ki onlardan biri değil. İşte tamda bu yüzden, gizemli biri gibi davranmayı seviyor. Yalnız kalmak onun için bir armağan gibi, sessizliğin ona anlattığı şeylere bayılıyor, çok arkadaşı olsun da istemiyor, zaten yanında olan kişilerin onu hiç bırakmayacağını biliyor. Ona sataşılmadığı sürece, kimseye bulaşmak gibi bir amacı yok ve kendisine doğru bir adım atılmadıkça, kimse ile samimi olma gereksinimi duymuyor. Tüm bunların yanı sıra, Corrine'in öne çıkan en büyük özelliği, keskin zekâsı. Öyleki onun sessiz yapısının ardında cevaplandırabileceği bir çok soru var. Onu tanımak çok zor değil de, tanımak isteyen kaç kişi var ki?</P> <P>- Spoiler:
<FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1></P> <P>" </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Ah! </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" diye mırıldandım bileklerimdeki o keskin acıyı hissedince. Neydi bu? Bir tür şaka mı? Birbirine bastırdığım ince dudaklarımın arasından bir inleme daha çıktı. Gerçekten, acıtıyordu. Ayrıca, ışıkları kim kapatmıştı? Neden, önümde uzanan sonsuz bir karanlık vardı? Sorular çok fazlaydı ve, başımda belirginleşen ağrıyla beraber, zihnimi toplamam imkânsız bir hâl alıyordu. <I>Sakin ol Polyxene</I>, dedim kendi kendime. Hiç olmazsa düşünebiliyordum; bu bile artı sayılırdı ki, vücuduma aldığım bunca darbeden sonra, ebediyen sessiz kalırım sanmıştım. Ciğerlerimi bulunduğum yerin kasvetli havasıyla doldurdum, sağlıklı düşünebilmem için bu gerekliydi; çünkü tuhaf bir şekilde boğulma hissiyle uyanmıştım.<I> Bana ne oldu? </I>Bu soru aklımdan, belki de yüzüncü kez geçerken, anımsamaya başladım. Bununla beraber, duyumsadığım acı ikiye katlanmıştı. Yapmak istediğim, Jackson'ı son bir kez daha görebilmekti. Gözlerine son bir defa daha bakmak ve kokusunu içime çekmek... Sonlar her zaman iyi olmazdı; ben de biliyordum ki, Jackson'la bizim sonumuz, hikâyelere benzemiyordu. Bir öğüt içermiyordu ya da toz pembe bir mutlulukla bitmiyordu; hatta tam aksine... Karanlıktı! Hiçbir şeyin olamayacağı kadar soğuk ya da. Bir kalbin kırılışına şahit olmaktı, aşkını hiçe saymak. Dipsiz bir kuyuya benziyordu Jackson, kendimi bu kuyuya atsam, muhtemelen boğulurdum. Ama uzaktan bakarakta, orada olmanın nasıl bir şey olacağını anlayamıyordum. Sonunda bir karar almıştım, onu kendi ulaşılmazlığıyla bırakacaktım; <I>canım acısa dahi</I>. Kararım acıyan vücüduma eklemeyeler yaparak, zihnimin derinliklerine doğru kaydı. Sadece ona kararımı söyleyecektim ve bu görüşmeyi yüz yüze yapmayı tercih etmiştim; bunu hak ediyordu değil mi? Eh, sonuçta ortak bir geçmişimiz olmuştu. Bir şeyler paylaşmıştık veya ben öyle sanmıştım. O çok gizemliydi... Sadece bundan emin olabilirdim. Bana göstermediği bir yüzü vardı ve bunu görmemden korkuyormuş gibi davranıyordu. Her zaman tuhaf bir şekilde mesafeli olmuştu. Kendi dipsizliğinde boğulmak istiyordu ve bir eş de aramıyordu. Bunların hiçbiri şu anda neden burada olduğumu açıklamıyordu. Gözlerimi kıstım, Jackson, ulaşılmazlık, karanlık, soğuk... Ah, hayır! Tabii ki açıklıyordu! Evine adım atar atmaz, asasıyla bana saldıran Jackson'dan başkası değildi. Kolunda gördüğüm dövme, Ölüm Yiyen'lerin kendine has haberleşme şeklinden başka ne olabilirdi? İşte bu, her şeyi açıklıyordu. Neden burada bulunduğumu, Jackson'ın mesafeli oluşunu. Aklıma gelebilecek her şey, onun bu iki davranışıyla çözülüvermişti. Kendimi serbest bıraktım, hareket etmeye çalışmıyordum; çünkü el ve ayak bileklerimde hissettiğim acının sebebi belliydi; bağlıydım! Hem de fazlasıyla sıkı bir şekilde. Tenimin üzerinde neredeyse gıdıklayıcı bir şekilde hareket eden şey de kandan başka bir şey olamazdı! Ona güvenmiştim... Suyunda yüzmeye çalışmasam bile denemiştim! Kendimi ona bırakmayı kabul etmiştim; ama o hep beni itmişti; hem de gözlerimin içine bakıp, beni sevdiğini söylerken! Tanrım... Ne kadar da aptaldım! Zümrüdüanka yoldaşlığının bilinen üyelerinden biriydim; pek çok kez savaşmıştım, sayamayacağım kadar Ölüm Yiyen'in, Azkaban'a tıkılmasına neden olmuştum ve sonunda... Gidip kahrolası bir pisliğe aşık olmuştum! Başta ondan olmak üzere, kendimden nefret ediyordum. Gözlerime yerleştirilmiş, bandın arkasında iri damlalar vardı şimdi. Beni tuzağa düşürdüğü için epey mutlu olmalıydı, dalga geçip, incittiği için, tatmin olmuştu herhâlde. Kendini kısa bir an için Lord mu zannetmişti yoksa? Kötülüğünü dışa vurup, benim ışığımı söndürürken... Sessizlikte yankılanan adım sesleri, düşüncelerimi bölerken, oturduğum rahatsız yerde sırtımı dikleştirmeye çalıştım. Kim geliyor olursa olsun, pes etmeyecektim... İşkence mi yapmak istiyordu? Bedenim onların olabilirdi; çünkü hiçbir şey, kalbimin bana yaptığı işkenceyle kıyaslanamazdı. Hem... Beni ruhsal anlamda öldürmüşken, basit bir kaç büyüyle gücümü denemesi ne kadar zor olabilirdi? Demin ölmemiş miydim ve şimdi zoraki bir şekilde yaşamıyor muydum? Yanaklarıma süzülemeden, gözlerime hapis olmuş yaşları silebilmeyi diledim; ancak bağlı bir çift elle bu mümkün gözükmüyordu. Sesler yaklaşıyordu, bunu duyabiliyordum. Acı veren gerçeğin dayattığı sıkıntı içimde yükseliyordu; buna rağmen en ufak bir ölme korkusu yaşamıyordum. Sadece, onun yüzüne kin dolu bir bakış atabilmeyi isterdim; öldürmek bile değil! Çünkü o da ölüydü; eğer bunu bana yapabilecek kadar kötülükle doluysa, Jackson yaşıyor, diyemezdim. Bu, bana söyledikleri gibi, yalandan ibaret olurdu. Ötesi değil. "</FONT></FONT><FONT color=#000080 size=1><FONT color=#000080 size=1> </FONT></FONT><FONT color=#c0c0c0 size=1><FONT color=#c0c0c0 size=1>Polyxene... </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" Bu ses tonu da neydi? Eğer şu an burada olmasam, ona acıyabilir, hatta sesinde fark ettiğim ince hüzüne ağlayabilirdim. Ama o yalandı... Hiçbir zaman dürüst olmamıştı da. Konuşabilir miydim, bilmiyorum. Sesim çatlamasına engel olarak, birkaç kelime söyleyebilmeyi istiyordum hiç olmazsa; ancak üzüntümün hıçkırık olarak çıkmasından korkuyordum ağzımdan. Ve, gözyaşlarımın sel olup akmasından... Ben, daha önce, buna benzer bir acı tatmamıştım. Pek çok kez yaralanmıştım, işkence görmüştüm, bedenim güçsüz düşmüştü... Yine de buna en ufak bir şekilde benzeyen bir acıya tanık olmamıştım. Çok kötüydü. Gerçekten acıtıyordu. " </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Neden asanı kaldırıp bu işi bitir miyorsun, Jackson? </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" Beynim, bana böyle bir kalp kırıklığını yaşatan biri için üzülmemi reddediyordu; buna rağmen kalbime söz geçirmek mümkün değildi; aldığım kararın bana acı vereceğini bilerek, ondan ayrılmayı istemiştim. Yine de evine giderken, söyleyeceği bir sevgi sözcüğüne kanabileceğim vardı aklım da. <I>Bunları düşünmemeliyim</I>, diye geçirdim içinden. Bu sefer, gerçekten güçlü olmam gerekiyordu, şurada, bir saniyede ona karşı beslediğim tüm duygular, körelemez miydi? İstesem, başaramaz mıydım, onu unutmayı? Gerçekten istesem? <I>Düşünme</I>, <I>kendine değer veriyorsan</I>, <I>yapma</I>, <I>Polyxene</I>... "</FONT></FONT><FONT color=#000080 size=1><FONT color=#000080 size=1> </FONT></FONT><FONT color=#c0c0c0 size=1><FONT color=#c0c0c0 size=1>Ben... Ben bunu istemedim. Gerçekten, çok, çok üzgünüm... </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" Hâlâ içimde, ona inanma isteği olmasına inanamıyordum! Kendimden nefret ediyordum, evet. Birine böyle körü körüne bağlandığım için kendimden nefret ediyordum. Ve böylesine sevdiğim birinden aynı değeri alamadığım için kırılmaktan! " </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Burada, böyle bağlanmış otururken, sana inanmak ne kadar kolay, biliyor musun, Jackson? Son sözlerinle her şeyi unuttum, gerçekten harika! </FONT></FONT><FONT color=#000000 size=1>" </FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>Ses tonumun bana ihanet ettiğini biliyordum; kontrolü ele alamıyordum bile, fazlasıyla çaba sarf etmeme rağmen, konuşurken dudaklarımın titremesine engel olamıyordum. Onu nefret ettiğim kadar seviyordum. Her şeye rağmen... " </FONT></FONT><FONT color=#c0c0c0 size=1><FONT color=#c0c0c0 size=1>Bak, biliyorum. Yapacağım hiçbir şey, seni bana inandıramaz; ama seni sevmiş olabileceğim ihtimalini aklından çıkarma, ne olursa olsun.</FONT></FONT><FONT color=#000080 size=1><FONT color=#000080 size=1> </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" Çok kolay sanıyordu; ona inanmanın çocuk oyuncağı olduğunu veya. " </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Ne yap, biliyor musun? Beni arkadaşlarına teslim et ve git. Sesini duymaya tahammülüm yok. </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" Son sözlerimle beraber derin bir sessizlik oluştu yanı başımda duran ve bir zamanlar sevdiğim adamla aramızda. Bir şey daha diyecek gücüm kalmamıştı, bağlı gözlerimi sonsuzluğa yumdum. Düşünmeyecektim, kendimi daha fazla yormayacaktım. Vücudumu sarmalayan sıcaklığın ne olduğuna anlam vermeye çalışmayarak, ağrılarımın hafiflemesiyle gülümsedim. Kapı olduğunu tahmin ettiğim şey, hafif bir gürültüyle kapandı ve duyduğum son şey bu oldu. </P> <P>Gecenin sis perdesi kalkmış, güneş gökyüzündeki konumunu almıştı. Çok ilginç bir gece geçirmiştim, tuhaftan kastım, rüyalarla hatta kâbuslarla boğuşmuştum. Ve bu, gerçekten yorucu olabiliyordu. Başımı, yatağın diğer kısmını paylaşan Jackson'a çevirdim. Rüyanın - yani kâbusun - baş kahramanları bizdik. Hatırlayamadığım bir çok ayrıntı dahi olsa, beni korkutmayı başaran bir geceydi; hatta şimdi bile, Jackson'ın düzgün yüz hatlarını izlerken, sebepsizce ürküyordum. Sanki bir nevi uyarıydı gördüğüm şey. " </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Ah, saçlama, Poly. </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" diye mırıldandım. Mırıldanışım zannettiğimden daha sesli gerçekleşmiş olmalı ki, aşık olduğum adam yerinde rahatsızca kıpırdandı. Birkaç dakika içinde neredeyse uyanmıştı ve dalgın gözlerle bana bakıyordu. "</FONT></FONT><FONT color=#000000 size=1> </FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Çok tuhaf bir rüya gördüm. </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" dedim sakince. Aslında bu sakinlik yalandı, fazlasıyla endişeliydim; yine de basit bir rüyanın, sevdiğim adam hakkında düşündüklerimi değiştirmesine izin vermeyecek kadar mantıklı olmaya çalışıyordum. "</FONT></FONT><FONT color=#c0c0c0 size=1><FONT color=#c0c0c0 size=1> Neden anlatmıyorsun, Poly? Rahatlarsın... </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" O güven verici gülümsemesi yüzüne yerleşmişti; nasıl olup, ondan şüphe ettiğimi bilmesem de, rüyamı anlatmaya girişmiştim. Fazlasıyla uzun olan hikâyem bitince, sıkıntıyla gülümsedim ve ekledim; " </FONT></FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Çok saçma, biliyorum. Sen öyle biri olamazsın</FONT></FONT><FONT color=#000000 size=1>. </FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" İkimizde sırtımızı döşemeye yaslamış bir hâlde oturuyorduk. Jackson yüzünde yarım kalmış bir gülümseme ile başını sallarken, gözüme hiç olmadığı kadar sahtekâr geliyordu. Ya da tüm bunlar, benim saçma kuruntularımdan ibaretti. " </FONT></FONT><FONT color=#c0c0c0 size=1><FONT color=#c0c0c0 size=1>Tabii ki olmam. </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" derken bile bir şeyler eksikti, sanki. Dürüstlük olabilir miydi, bu?<I> Belki</I>. Bu bir paronoyaklıktı, biliyordum, saçma bir geceden dolayı, Jackson'ın her davranışına bir kılıf uydurmak istemiyordum; kendime engel olacaktım. "</FONT></FONT><FONT color=#000000 size=1> </FONT><FONT color=#008080 size=1><FONT color=#008080 size=1>Biliyorum... </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1>" diye fısıldadım, ve onun yapılı vücuduna sokuldum. Dudaklarım, onun dudaklarını bulurken, ne olacağını öğrenmek için yaşamaktan başka bir seçeneğim olmadığını biliyordum. Yapabileceğim bir şey yoktu, ona teslim olmaktan başka... </FONT></FONT><FONT color=#808080 size=1><FONT color=#808080 size=1></P></FONT></FONT> <P></P> <P> * Ravenclaw, 6. sınıf olmak isteniyor. <P> </P> | |
|