Ad-Soyad: Felice Blanchett
İstenen bina: Slytherin
İstenen sınıf: Hangisi uygunsa işte olabildiğince yüksek.
Karakter özellikleri: Sessiz bir yapısı var. Hırçın ve ketum özelliklerinin birleştiği patavatsızlığının esiri olmuş bir ruhu var. Sessiz olduğu kadar eğlenmesini de bilir. Ama seviyeli ve disiplinlidir.
Örnek rp:
Bölüm I. || Sergüzeştli Yaşam
Boğucu ve insanları birbirine kene gibi yapıştıran bir yaz sabahı. Sokaklar tıka basa ter kokulu insanlarla dolu. Julija sıkıntıdan camı açıp dışarıya bakmak istediğinde dehşet tablosunda kaybolur. Annesi yine homurdanarak içeri girdiğinde yatağın toplanmamış olduğunu görür ve bir çığlık basar. Bunun üzerine Julija sessizlik amacıyla yatağını toplamaya başlar. Topladığında üstüne sere serpe yatar ve düşünceleriyle boğulur. Gözlerim belki kaybolup rahatladığım tek yer. diye aklından geçirip derin bir iç çeker. O gerçekleri bildiğinden belki böyle hissediyordur. İnsanların onun bilmediğini sandığı gerçekleri biliyordu. Belki umarsız tavırları bu yüzden artmıştı. Gerçekleri bilmek yerinde yalanlarda boğulmayı tercih edebilirdi. Elini başına koyarak su damlacıklarını farkeden Julija duş almak üzere banyoya doğru ilerledi. Paslanmış musluğu çevirdiğinde leş kokusundan ibaret bir su birikintisi Julija'nın başına döküldü. Kokuşmuş suyla temas etmek istemezcesine sabunu kafasına ve vücuduna sürüp durulandı. Kurulanmak için havluya uzandığında içeriye erkek kardeşi girdi. Bu olayın her zaman yaşandığını düşünürsek onun tepki vermemesi gayet normal karşılanacaktır ki o da öyle yaptı. Havluyu alıp narince vücuduna sürerken kardeşinin pisuvardan ona baktığını gördü. Aldırış etmezcezsine paslanmış mermer taşlarına basarak odasına doğru yürümeye başladı. Havlusunu emanetmiş gibi tutan Julija annesinin havlusunu çekmesiyle bir tokatı yapıştırdı. Annesi olduğu yerde sayarken odasına girip kapısını kitledi. İçten içe kızgınlığı artmasıyla beraber " Lanet olası ucubeler! " diye hırladı. Gerçekten onlardan nefret ediyordu. İçeriye bir göz gezdirdiğinde ona geçen seferinde tecavüz etme girişiminde bulunan babasının olduğunu farketti. Eliyle üstünü kapatırken dolabını açıp üstüne bir ilk çamaşır geçirdi. Babasının yanına doğru gelip sakın bir ses tonuyla " Umrumda değilsin. " dedi. Babası kızın omzunu sıvazlayıp oda dan çıktı. Arkasından gidip kapıyı kilitleyen Julija o kadar da aptal değildi. Olan olmuştur, olduğu an unutulmuştur. Falan filan zırvalarına inanmıyordu. Onunla konuşurken her kurduğun her cümleyi bir kez daha düşünmen gerek. Çünkü onun gözünde ne dediysen öyle ölçülüp tartılırsın. Kendine kuş bakışı değil olduğu gibi bakması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden bazı düşünceleri nedeniyle arkadaşları tarafından yadırganıp istenmiyen çocuk olmuştur. İçler acısı durumu ne öğretmenlerinin ne de başka birinin umrunda değildi. Ailesinin davranışları nedeniyle ertesi sabah komşuların ihbarıyla yetimhaneye verilen Julija hüznünü bir kez daha içine gömmüştü. Ama dayanamıyordu. Belki dokunsalar patlayacaktı. Hüznünü içine gömüp hayata merhaba demeye hazırdı.
Bölüm II. || Tinerkeş, Eksantrik Haller
O gün yetimhanede ki yaşamının ilk günüydü. İçinden komşularına lanet ederken bir yandan da teşekkür ediyordu belki de. Aslında burası da fena sayılmazdı. Kuytu, tenha bir köşede yapılmış dışarıda binlerce tinerkeşi barındıran eksantrik halli çocukların barındığı bir yer. Korkulası değil kesinlikle. En azından duştaki suları temiz. Kendine bir yatak bulduktan sonra eşyalarını yerleştiren Julija yatağına uzandı. Huzurla gözlerini yumduğuktan birkaç dakika sonra bacağında bir sızı hissetti. Gözlerini ovuşturarak açtığında elinde beyzbol sopası biçimli yaratıkla bakıcının bacağına vurduğunu gördü. Bu neydi ya? Sanki ovülasyona giriyoruz. Sert bakışlarla bakıcının üstünde göz gezdirdikten sonra üstteki yatağı tutup kalktı. Uzun boyu bakıcının ona alttan bakması gerçeğini ortadan kaldırmadı. Gerçekten garip olduğu kadar psikopat insanların da yaşayabildiği bir yeri keşfetmişti. Karşı duvara baktığında bir esrarkeş bir yanında duran kendini iğneleyen bir aptal. Vegas'tan farkı olmaksızın bedava girilebiliyordu buraya. Önüne gelen girip bakıp geri gidiyordu. Bu durum hani cidden gülünçtü. İnsanı delirtebilecek kapasitede olan bu yer Julija için fazlaydı. Tekrar yatağına yattığında kalktığı zaman herkesin uyuduğu karanlığın gün ışığına çıktığı zamandı. Kapıya doğru ilerleyip tel tokayla açmaya denediği kapı şansa açılmıştı. Kapıyı açmaya çalışırken elinin zedelendiğini farkedip biraz duraksadı. Elini ovup tekrar çekmeye başladı. Dışarıya adımını attığında ise hayata gözlerini yummuştu. O da o kapıdan çıkan her çocuğun sonu gibi kül olup uçmuştu.